Nev-rûz Farsça bir sözcük olup, yeni-gün anlamına gelir. Ne ki sözcük başlangıçtaki bu anlamıyla kalmamış, zamanla ve işlevlerine uygun olarak yeni-yıl. yeni-yıl’ın ilk günü, baharın gelişi ve doğanın canlanışı gibi anlamlar kazanmıştır. Arapça eserlerin çoğunda nayrûz diye de geçer. Türkiye’de „Mart Dokuzu“, Türki diye adlandırılan devletlerin bir kısmında „Ergenekon’dan Çıkış Bayramı“ şeklinde nitelendirildiği de biliniyor. Bu ve benzeri değişik nitelemelerin, Nevrûz’un geleneksel anlamı bakımından pek bir değişikliğe yolaçmadığını da belirtmekte yarar var.
Eski İran hükümdarlarından Keyûmers’in, günlere, aylara ve yıllara çeşitli adlar vererek, bir takvim yapmak istediği söylenir. O gün gelince, Keyûmers, Koç takım yıldızının, ertesi gün gireceği dakikayı bekler. Bununla birlikte Zerdüştiler’in önde gelen bilginlerini de durumu izleyip, o günden başlayan bir takvim yapmak üzere davet eder. Durumu izleyen bilginler, yılı, bu günden başlayarak hesapladılar ve ayrıca bu günün de bayram olarak ilan edilmesini sağladılar. Ayrıca yaptıkları iş hakkında halka bilgi vermeyi de ihmal etmediler. Onlara göre, Hak Teala (Yezdan) ışık saçan Güneş’i kendi nurundan yarattı. Güneş’in yardımı ile de yeryüzünü ve gökyüzünü halketti. Sonra on iki melek yaratıp, onlardan dördünü gökyüzüne gönderdi. Orayı İblis’ten korusunlar diye. Dördünü de Kaf Dağı’na gönderdi, Deccal’a buradan yol vermesinler diye. Diğer dört meleği ise, insanları Şeytan’dan ve cinlerden korusunlar diye yeryüzünde ve gökyüzünde ikisinide birden görevlendirdi. Bunun ardından Yezdan, Güneş’e harekete geçip ışınlarını Koç’un başını aşarak karanlıktan aydınlığa çıkmasını buyurdu. Böylece gece gündüze eşit hale geldi ve Güneş’ten yararlanılarak tüm yeryüzünde tarım yapıldı.
Cemşid’in hükümdarlığı döneminde maden ocakları işletilmeye başlanarak, altın, gümüş, bakır, kalay, kurşun elde edildi. Cem’in başındaki tac, oturduğu taht, gerdanlığı ve bilezikleri işte bu maddelerden yapıldı. Ayrıca o, kendisi için misk, amber, kâfur, safran, sarısabır ve yüzük yaptırdı. Gündüzün gece ile eşitleştiği o gün, yani Miladi takvime göre Mart ayının 21. günü, İran’da hala kullanılmakta olan Şemsi (Güneş) takviminin birinci günü olarak kabul edildi. Daha da eski devirlerde bunun, büyük olasılıkla halk arasında, güneşin bahara geçişi olarak nitelendirildiği düşünülebilir. Söylencenin içeriğini oluşturan nedenler yüzünden, o gün Yılbaşı ve Nevrûz Bayramı olarak kutlanmaya başlandı. Şunu da belirtelim ki, baharın ve yeniyılın ilk günü olan Nevrûz, Müslümanlar’ın Kameri yılında ne yeraldı ne belirtildi.
Müslümanlığın kabulünden sonra ise, Hicri ve Şemsi takvimlere göre Nevrûz, farklı tarihlere geldiği halde, her iki tarih de korunarak kutlandı. Asıl İran’da ayrı, Irak ve Cibal’de ayrı tarihler geçerliydi. Kimi yerlerde hasat ve haraç mevsimi olmasına karşın, halk yine de şenlikler ve eğlenceler düzenlemeyi ihmal etmemiştir. Örneğin Nevrûz, Hicret’in birinci yılında 18 Haziran’a, yani hasat mevsimine rastlamıştır. Halifeler, haraç ve vergi toplamayı kolaylaştırmak için Nevrûz’un tarihi üzerinde sık sık oynamışlar, ancak onun yayılıp, her tarafta kutlanmasına ise engel olamamışlar.
Nevrûz’un Hz. Ali’nin doğum günü ile çakışması veya aynı günle birleştirilmesi ise, onun özellikle İran halkları ve mevali diye adlandırılan Arap olmayan halklar arasında tutunup genişlemesine neden olmuştur. Ayrıca Mısır dahil bir çok başka yerlerde de bayram ve yılbaşı olarak kabul edilip kutlanmaya başlanmıştır.