Metin Aktan
Anadolu aydınlanmasının temel taşlarından Melih Cevdet Anday 28.11.2002’de aramızdan mavi gökten ve güneşten ayrıldı. Arkadaşları Orhan Veli, Oktay Rıfat ile birlikte yola çıktıkları garip dönemi için şiirlerinin birinde bilge bir Nasrettin Hoca tavrıyla şöyle demiştir:
Bana bak ölümsüz ruhum
Ben ölürsem, kulağında olsun,
Sakın sen gökyüzüne çıkma
Büyükayı, Küçükayı,
Akrep, yılan, çiyan
Öküz, boğa…
Hepsi yukarda
Hiç sırası değil, sakın ha!
İlk şiirlerini arkadaşlarıyla ortak kitapta yayınladıktan sonra 1946’da Rahatı Kaçan Ağaç’ı yayınlatan Melih Cevdet Anday; Garip ya da I. Yeni dönemi olarak adlandırılan şiir sürecinde, ağaçlar, kuşlar, ıslık çalmalar ve deniz kenarlarıyla küçük kentli adamların sözcüklerinden ölümsüz şiirler kurmuştur.
Senden utanıyorum deniz kenarı
Hep böyle işsiz olduğum
Böyle parasız kaldığım zamanlar mı
Ziyaretine geleceğim?
Bak yarın memuriyete başlıyorum
Öbürgün evleneceğim galiba
Artık seni bizim evde beklerim
Deniz kenarı.
“Bu şiirleri yazdığı dönemde midir bilemeyiz, ama kendisini 14 Eylül 1979’da Paris’te iken yazdığı yazısında bir “berduş”luk öyküsü anlatır:
Yıllar önce bir akşam üstü Köprü’de bir berduş çıkmıştı karşıma, para istemişti benden. Geçmiş gün, eline birkaç kuruş sıkıştırdım ama bununla yetinmeyerek “Sen şimdi gider, bu parayla içersin” dedim, yukardan. Oysa o akşam ben de içmeye gidiyordum. Demek ona yakıştıramamışım içki içmeyi. Adam neredeyse kızarak “Elbette içeceğim” demesin mi? İçtenliğine saygı gösterip verdiğim parayı biraz daha artırarak “Yetmez okadarı içmene, bunu da al” dedim. İyi etmişim!”
(Paris Yazıları, Adam Yayınları: 1. Basım Ocak 1982)
Garip, derbeder, biraz da feleğin çemberinden geçmiş kişilerin diliyle oluşturulmuş bu şiir döneminden sonra Kolları Bağlı Odysseus kitabıyla şiir anlayışını kapalılaştıran Melih Cevdet Anday, Hasan Ali Yücel döneminde Batı klasiklerinin çevrilmesini üstlenen kurul içerisinde yer almış; Akşam ve Cumhuriyet gazetelerinde çalıştıktan sonra İstanbul Şehir Tiyatrosu’ndan emekli olmuştur.
Kısaca Anadolu Aydınlanması denilen görüş içerisinde yer alarak, Sümer, Hitit Yunan uygarlıklarının Anadolu Türk uygarlığıyla sürdürüldüğünü ya da sürdürülmesi gerektiğini savunmuştur.
Kolları Bağlı Odysseus kitabının 5. şiirinde şöyle der:
Yerin üstünde gördük bunu unutma
Herkes yeniden yaşadı ve unuttu
Kalıntılarla uzak anılarla yakın
Kendi görüntünde bir kırmızı karaca
Ne güzel yangındı o yangın
Herkes yeniden yaşadı ve unuttu
Yaktığımız mutluluğu unutma
Daha çok şair-düşünür kimliğiyle öne çıkan Melih Cevdet Anday, türkçenin ses ve söz uygarlığına büyük katkılarda bulunmuştur, şiirle uğraşan herkesi etkilediği gibi kendisi de etkilenmiştir.
Son kitabı Yağmurun Altında ile evrensel insanı şiirleştiren şair, bu kitabın bir bölümünde (şarkısında da denebilir) şöyle seslenmiştir.
Mevsimler kurgularla oyaladı bizi
Tarlaya bırakılmış bir at gibi
Bağlı, yalnız ve özgür,
Umudumuz sabrın tutamadığı ırmak
Umutsuzluğumuz insan kalmak içindi.
Anadolu Türk geleneğinin en değerli ozanlarından Karacaoğlan’ın bir şiiri üzerine ÇEŞİTLEMELERİ’nin ikincisi ile bu anma yazısını bitirelim.
Kısmetse bu akşam Eğrikol’da yatarız,
Yürümüyen geleceği üzüntümün,
Uzaklara kar gibi yağıyor bilmediğim yıllar,
Saklanmış sabahın akpak anlısı.
Bir kuyu görmüştüm orada, ağzı kapalı,
Geçmişsin fazlalığını sınadı yüreğim,
Güzeller suyundan içip kanarmış.
Dizimde derman kalmamıştı, çöktüm oturdum,
Ağzı kapalı kuyuya baktım, akşamın başkenti.
Konuşmaya başlamamış bir buzağı gibi,
Yazmalar gibi alaca bulaca baktım,
Bir söğüt, bir söğüt de baktı benimle,
Kuşların arasında dal konuşuyordu,
Kırılmamış taş gibiydi gün,
Karanlık toprağı karıştırıyordu,
Gizdi soyluluk veren yaşama.
Hiç güzel sevmedik mi yalan dünyada
Gelinin ibrişimdi saçı, sustum kaldım,
Yatmadı benimle unutmam, ay toprağa deyiyordu,
Üstüne dört libas giymişti
Bir kara, bir yeşil, bir al, bir beyaz,
Göğsünde dört nişan gördüm
Bir elma, bir ayva, bir nar, bir kiraz,
Cerenlerin yolundan koştu gitti.
87 yaşında aramızdan, mavi gökten ve güneşten ayrılan Melih Cevdet Anday; dünyadaki son soluğuna kadar şiir düşünmüş, düşününce üretmiş bir yaşama ustasıdır.
Herkese böyle bir yaşam dilemek geliyor içimden, anca onun değeri nerde kalacak “Dünya dönüyor, hadi bizde rakı içip döndürelim başımızı” diyen büyük ozanın şiirinin ölümsüz tadına varmaya çağırıyoruz, dostları.
O kahramanmı bekleyen ağaçların, suların, dağların yanına gitti.
Yazıdaki şiirler Adam Yayınları, Toplu şiirler I/II.den aynen aktarılmıştır.